top of page

Direnişin Adı: Jinên Kurd



ree

YAZAN : GULSIMA KIZOGLU


Bir halkın tarihi yazılırken çoğu zaman kadınların adı ya silinir, ya sessiz bırakılır. Ama Kürt kadını buna izin vermedi. O, tarihin dipnotlarında kalmadı; başlık oldu, direnişin kalbi oldu. Kürt kadını, toprağın sabrı, dağın gücü, suyun sessiz ama yıkıcı akışıdır. O ne sadece bir anneydi, ne sadece bir eş, ne de bir figür. O, halkının yürüyen hafızasıydı.


Zor zamanlarda doğdu Kürt kadını. Evleri yakılırken, dilleri yasakken, yas tutmak bile yasakken; o susmadı. Ağlamadı sadece — haykırdı. Yas tutmadı sadece — ayağa kalktı. Çünkü o biliyordu: Sessizlik yenilgi getirir, direniş yaşamı korur. Bu yüzden Kürt kadını, her çağda direnmenin adıdır.


Zîlan, 1930’da bedenini bir bombaya sararak patlattı, bedenini değil onurunu savundu. O bir kurban değildi; iradenin kendisiydi. Ölümle pazarlık etmedi, onu yendi.

Berîtan, Botan dağlarında kuşatıldığında teslim olmadı. Mermisi bittiğinde bedenini uçuruma bıraktı; teslimiyetin değil özgürlüğün sesi oldu.

Delîla, sadece silah taşımadı, şarkılarla direnişi büyüttü. Her notasına acıyı, her sözüne umut kattı.

Sakine Cansız, zindanlardan dağlara uzanan yaşamıyla, mücadeleyi bir ömre dönüştürdü. Kadının bir fikre, bir örgüte, bir halkın özgürlük davasına nasıl yön verdiğini gösterdi.

Leyla Qasim, Baas rejiminin darağacında dimdik durdu. Son sözleriyle milyonlara cesaret, erkek egemen sisteme meydan okuyan genç bir kadının sesi oldu.


Ama sadece bilinen isimler değil... Binlerce isimsiz Kürt kadını; göç yollarında, dağ yamaçlarında, köy meydanlarında; ağıtlarla, ekmekle, barikatla direndi. Kimi evladını kaybetti ama dik durdu, kimi kendi elini aç bırakıp halkına dağıttı. Çünkü Kürt kadını sadece kendisi için yaşamaz; halkı için yaşar, halkıyla yaşar.


Kürt kadınının mücadelesi sadece erkek egemenliğine karşı değil; asimilasyona, inkâra, işgale ve sessizleştirmeye karşıdır. O, kendi bedenini savunurken halkının geleceğini de korur. Zindanlarda şarkılarla, dağlarda mevzilerle, şehirlerde örgütlülükle örer direnişini.


Kürt kadını özgürlüğü ararken onu dışarıda aramadı; önce kendi içinde yarattı. Kendi sesini buldu, kendi rengini ördü, kendi yolunu çizdi. Bu yüzden onun direnişi bir “an” değil, bir “akış”tır; nesilden nesile taşınan kadim bir çağrıdır.


Bugün bir Kürt kadını ayağa kalktığında, arkasında Zîlan’ın iradesi, Berîtan’ın kararı, Delîla’nın melodisi, Sakine’nin kararlılığı vardır. Ve her yeni adım, onların yarım kalan hayallerine birer adım daha yaklaştırır halkını.


Çünkü direniş bir gül gibi büyür; kökü topraktaysa, yaprakları kadınsa…

 
 
 

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page