“Gava Rêwîtî Guh Dide Zemanê: Şêx Seîd û Hevalên Wî”(Yolculuk Zamanı Dinlediğinde: Şeyh Said ve Yoldaşları)
- Hevi Akademi
- 29 Haz
- 2 dakikada okunur

“Li benda şevê bûm
Rê bû tarî, em bûn ronahî
Rêwîtî ne ax bû ne deng
Rêwîtî bû girtinê li dilê miletî.”
— Dengbêj Şakiro
Zaman bazen kitaplarda değil, bir suskunlukta yankı bulur.
Bazı yürüyüşler, ne çığlıkla başlar ne de zaferle biter.
Bir bakış, bir niyet, bir içtenlik…
Kimi yolculuklar geriye sadece bunları bırakır.
1925’in baharı, Dicle’nin kıyısında usulca bir hikâye başlattı.
Pîran’dan yola çıkanlar vardı.
Omuzlarında düşünce, adımlarında vakar…
Önlerinde bilinmez, arkalarında dua…
Şeyh Said ve arkadaşları, o sabah gün doğmadan
Diyarbekir’in eski taşlarına adımlarını bıraktılar.
Kimileri için sessiz bir yürüyüştü bu,
kimileri için içe gömülü bir hatırlayış.
Ama hepsi için
bir çağın içinden geçip bir hafızaya dönüşmekti.
—
“Navê wan li dîrokê bê gotinê tê xwendin
Wext lawê ku dibêje dayê 'ew kî bû ? ”
—
Zamanın dili susar bazen.
Ama taşlar konuşur.
Bir medresenin avlusunda okunan kelâm,
bir dervişin dudaklarında titreşen dua,
bir annenin iç çekişi…
Tarih, bazen sadece bunlardan yazılır.
Onların yolculuğu,
ne gövdeyle başladı,
ne sloganla bitti.
...
Bir çağ,
bir ses,
bir vedayla duruldu.
—
“Ez çûm, ez hatim
Ez ne got, ne daxwaz kirim,
Ez bûm wek rêya bê deng
Di nav av û axê de.”
—
Ve işte bugüne geldik.
Ne sorularımız kaldı geriye
ne cevaplarımız.
Yalnızca izler
birkaç taş,
birkaç dua,
birkaç sessizlik.
Bugün
Günün sabahında
bir ses değil, bir iz uyanır.
Zamandan geriye kalmış
bir adım, bir bakış,
bir esinti gibi…
Bir dua gibi geçer içimizden,
bir hatıra gibi eğilir başımız.
Ne söylenir,
ne susulur.
Sadece durulur
bir gölgenin kıyısında
gibi.
İsimler, yollar, zaman…
Hepsi rüzgârın hafızasında
bir klam gibi salınır.
Bugün,
kalbimizde bir sükût büyür.
Ve her yıl,
aynı yerde,
aynı vakitte
o sükûta dönülür.




Yorumlar