top of page

“Gava Rêwîtî Guh Dide Zemanê: Şêx Seîd û Hevalên Wî”(Yolculuk Zamanı Dinlediğinde: Şeyh Said ve Yoldaşları)

ree


“Li benda şevê bûm

Rê bû tarî, em bûn ronahî

Rêwîtî ne ax bû ne deng

Rêwîtî bû girtinê li dilê miletî.”

— Dengbêj Şakiro


Zaman bazen kitaplarda değil, bir suskunlukta yankı bulur.

Bazı yürüyüşler, ne çığlıkla başlar ne de zaferle biter.

Bir bakış, bir niyet, bir içtenlik…

Kimi yolculuklar geriye sadece bunları bırakır.


1925’in baharı, Dicle’nin kıyısında usulca bir hikâye başlattı.

Pîran’dan yola çıkanlar vardı.

Omuzlarında düşünce, adımlarında vakar…

Önlerinde bilinmez, arkalarında dua…


Şeyh Said ve arkadaşları, o sabah gün doğmadan

Diyarbekir’in eski taşlarına adımlarını bıraktılar.

Kimileri için sessiz bir yürüyüştü bu,

kimileri için içe gömülü bir hatırlayış.

Ama hepsi için

bir çağın içinden geçip bir hafızaya dönüşmekti.

“Navê wan li dîrokê bê gotinê tê xwendin

Wext lawê ku dibêje dayê 'ew kî bû ? ”


Zamanın dili susar bazen.

Ama taşlar konuşur.

Bir medresenin avlusunda okunan kelâm,

bir dervişin dudaklarında titreşen dua,

bir annenin iç çekişi…

Tarih, bazen sadece bunlardan yazılır.


Onların yolculuğu,

ne gövdeyle başladı,

ne sloganla bitti.

...


Bir çağ,

bir ses,

bir vedayla duruldu.


“Ez çûm, ez hatim

Ez ne got, ne daxwaz kirim,

Ez bûm wek rêya bê deng

Di nav av û axê de.”


Ve işte bugüne geldik.

Ne sorularımız kaldı geriye

ne cevaplarımız.

Yalnızca izler

birkaç taş,

birkaç dua,

birkaç sessizlik.


Bugün

Günün sabahında

bir ses değil, bir iz uyanır.

Zamandan geriye kalmış

bir adım, bir bakış,

bir esinti gibi…


Bir dua gibi geçer içimizden,

bir hatıra gibi eğilir başımız.

Ne söylenir,

ne susulur.

Sadece durulur

bir gölgenin kıyısında

gibi.


İsimler, yollar, zaman…

Hepsi rüzgârın hafızasında

bir klam gibi salınır.


Bugün,

kalbimizde bir sükût büyür.

Ve her yıl,

aynı yerde,

aynı vakitte

o sükûta dönülür.

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page