top of page

Öcalan ve Tefsirciler: Yorumsal Hegemonya, İktidar ve Rıza Üretimi

  • Yazarın fotoğrafı: Hevi Akademi
    Hevi Akademi
  • 23 Haz
  • 3 dakikada okunur
ree

Yazan : Mustafa YILDIZ


Tefsir, klasik anlamda kutsal metinlerin anlaşılması ve açıklanması amacıyla yapılan yorumlardır. İlahi kelamın çoğu zaman örülü yapısı, doğrudan anlaşılırlığını sınırladığı için dinî geleneklerde yorumlayıcı figürlere, yani müfessirlere ihtiyaç duyulmuştur. Ne var ki tarihsel süreçte tefsir yalnızca anlamı açığa çıkaran bir çaba olmaktan çıkmış, otorite tarafından araçsallaştırılan bir yorumsal otorite pratiğine dönüşmüştür. Bu bağlamda tefsir, sadece metne sadakatle bağlı kalınarak yapılan bir açıklama değil, anlamın yeniden inşa edildiği ideolojik bir alan olmuştur.


Bu yazıda, klasik dinî tefsircilik biçimlerinin günümüz politik izdüşümü, özelde Abdullah Öcalan’ın metinleri ve söylemleri üzerinden analiz edilmeye çalışılmıştır. Özellikle İmralı süreciyle birlikte Öcalan’ın fikirlerinin belirli çevrelerce nasıl “tefsir” edildiği, bu tefsir faaliyetlerinin devletin hegemonik çıkarlarıyla nasıl kesiştiği ve bu süreçte halkın eleştirel bilinçten nasıl yoksun bırakıldığı incelenmiştir.


Yorumsal Hegemonya ve İdeolojik Aygıt Olarak Tefsir

Fransız Marksist düşünür Louis Althusser’in “ideolojik aygıtlar” kavramsallaştırması çerçevesinde tefsir, sadece anlam verme pratiği değil, aynı zamanda bir ideolojik yönlendirme mekanizmasıdır. Anlam üretimi üzerindeki bu yönlendirme, otoritenin kendi meşruiyetini yeniden üretmesinde işlevsel bir rol oynar. Öcalan örneğinde görüldüğü üzere otorite Öcalan üzerinden kendi meşruiyetini sağlamaktadır.


 Abdullah Öcalan’ın düşüncelerini yansıtan metinler, İmralı’daki tutsaklığı süresince, yalnızca bir politik figürün fikirsel mirası olarak değil, neredeyse kutsallaştırılmış, eleştiriden azade bir “ilahi metin (vahiy)” haline getirilmiştir. Bu metinler, doğrudan tartışılmak yerine, belirli kişi ya da gruplar tarafından yorumlanmakta, bu yorumlar da genellikle devletin çıkarlarıyla örtüşecek şekilde dolaşıma sokulmaktadır. Bu durum, halkın doğrudan metinle ilişki kurmasını engelleyerek, anlam üretimi üzerinde bir tekel kurulmasını sağlar.


Tefsirin Bağlamdan Kopuşu ve Anlamın Gaspı

 Bu bağlamda modern politik tefsirciler, Öcalan’ın mesajlarını tarihsel ve siyasal bağlamından koparıp yeniden yorumlamakta; böylece onu, otorite karşısında halkın taleplerini dile getiren ve devletle halk adına müzakere eden meşru bir temsilci konumuna yerleştirmektedirler. Tefsirin bu tür bir araç-sallaştırılması, metnin özüne ihanet etmekle kalmamakta; aynı zamanda mesajı, sadece belirli bir anlam çerçevesinde anlaşılması gereken sabit bir zemine hapsederek düşünsel çeşitliliği de bastırmaktadır.


Tıpkı tarih boyunca kutsal metinlerin, otoritenin meşruiyet üretiminde kullanılması gibi, Öcalan’ın metinleri de günümüzde benzer şekilde siyasal manipülasyonun aracı haline getirilmektedir. Bu süreçte fikirlerin çoğul anlamları silinmekte; yorum yalnızca bir “doğru”ya indirgenerek rıza üretimi sağlanmaktadır. Böylelikle, halkın politik özneleşmesi engellenmekte, eleştirel düşünce yerine itaatkâr bir algı yerleştirilmektedir.


Tefsirciliğin Toplumsal Sonuçları ve Düşünsel Tahribat

 Bu tür bir yorumsal tahakkümün en önemli sonucu, halkın hakikatle kurduğu doğrudan ilişkiye müdahale edilmesidir. Öcalan’ın düşünceleri, tefsircilerin yönlendirmesiyle kutsallaştırılarak eleştiriden azade bir alana taşınmakta, bu da hem fikrî donmanın hem de politik manipülasyonun önünü açmaktadır. Yorumun kendisi, anlamdan daha değerli hale gelirken; halk ise sadece bu “seçilmiş anlamları” benimseyen pasif bir alıcıya dönüştürülür.


 Böylesi bir düzenek içinde, halkın politik iradesi sistematik olarak bastırılır. Tefsir faaliyeti, eleştirel sorgulamanın değil, biat kültürünün bir parçası haline gelir. Bu durum, aynı zamanda Öcalan’ın fikirlerinin gerçek potansiyelinin -ister devrimci ister eleştirel- kullanılabilirliğini de ortadan kaldırır.


Tefsirci Manipülasyonuna Karşı Ne Yapmalı?

Bu hegemonik tefsir anlayışına karşı halkın uyanık olması ve eleştirel bir bilinç geliştirmesi hayati önemdedir. Bu anlamda:

• Eleştirel Okuma Kültürü Geliştirilmeli: Öcalan’ın metinleri doğrudan kaynaklardan okunmalı, bağlamı ve yazıldığı tarihsel koşullar göz önünde bulundurulmalıdır.

• Tefsirin Amacı Sorgulanmalı: Yapılan yorumlar, halkın lehine mi yoksa devletin çıkarları doğrultusunda mı yapılıyor, bu sorgulama mutlaka yapılmalıdır.

• Öcalan’ın Konumu Dikkate Alınmalı: 26 yıldır mutlak tecrit altında olan bir siyasi figürün mesajlarının ne kadar bağımsız üretildiği, otoriteyle kurduğu ilişki bağlamında değerlendirilmelidir.

• Yorumla Gerçek Anlam Arasındaki Fark Ayırt Edilmeli: Metin ile yorum arasındaki fark açık biçimde teşhir edilmeli; halk, doğrudan metinle ilişki kurmaya teşvik edilmelidir.


Sonuç Tefsirciler, otoritenin gölgesinde, mesajların anlamlarını çarpıtmakta; metinlere yeniden anlamlar atfederek toplumsal mühendisliğe zemin hazırlamaktadır. Bu süreçte halk, kendi hakikat üretiminden koparılmakta; hegemonik yorumlar aracılığıyla yönlendirilmekte ve rızası üretilmektedir. Bu duruma karşı geliştirilecek en etkili yanıt, eleştirel bilinç, bağlamsal okuma yetisi ve yorumun değil, hakikatin peşinde bir politik iradedir.


Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page