top of page

Kürtlüğün Yeniden Tanımlanması: Bir Kürdistan Atlası ile Geleceği İnşa Etmek


ree

Yazan : Mem Husedin ve Hailo Berto

Kürtlük, yalnızca bir etnik aidiyet ya da coğrafi bir varlık değildir; o, aynı zamanda tarihin derinliklerinden gelen bir ses, kültürün çağları aşan bir yankısı ve iradenin dağlara oyulmuş hâlidir. Bugün, yeryüzünde kim olduğunu, nereden geldiğini ve nereye yürüdüğünü sorgulayan her halk gibi, Kürt milleti de kendine dair yeni bir tanımın eşiğindedir. Bu tanımın kalbinde üç temel damar akar: fikir, irade ve toprak. Yani kürtlüğün ideası, siyasası ve coğrafyası. Bu üç sacayağı, Kürt milletinin yeniden dirilişi için yalnızca birer araç değil, aynı zamanda yolun kendisidir. Bu yolda ilerleyebilmek, geçmişin izlerini sürerken geleceğe doğru sağlam adımlar atabilmek için, kolektif bir hafızaya, güçlü bir anlatıya ve evrensel bir dile ihtiyaç vardır. Bu ihtiyacın cevabı da, kuşkusuz, bir Kürdistan Atlasıdır.

İdeanın kökleri mitolojide, halkın hafızasında, ozanın kılamında gizlidir. Kürtlük; zaferlerin, acıların ve direnişlerin iç içe geçtiği bir yaşam anlatısıdır. Dehak’tan Kawa’ya, Zerdeşt’ten Xanî’ye uzanan bu anlatı, sadece bir tarih değil, aynı zamanda bir dünya görüşüdür. Farsların ya da başka dış güçlerin çarpıtmaya çalıştığı bu hikâyeyi yeniden kendi dilimizle, kendi kalemimizle yazmak artık bir zorunluluktur. Çünkü bu mitolojik damar, sadece geçmişi değil, bugünümüzü ve yarınımızı da besler. Her Newroz ateşinde kıvılcımlanan kimlik, sadece bir bahar kutlaması değil, ontolojik bir hatırlamadır. Ne var ki bu hatırlama anlık kalmamalı; kalıcı bir bilinç hâline dönüşmelidir. Kürtlerin toplumsal kodlarında saklı duran değerler—adalet, hoşgörü, onur—birer soyut kavram değil; hikâyeye, hukuka ve edebiyata dönüşmesi gereken yaşamsal ilkelerdir.

Siyasi irade ise, bu fikirlerin ve değerlerin ete kemiğe bürünmüş hâlidir. Ne yazık ki Kürt toplumu, asabiyesini aşiret ve fraksiyon kimlikleri üzerinden tanımladıkça, ortak bir siyasal zemin inşa etmekte zorlanmıştır. Bugün artık, “biz” duygusunu aşiret sınırlarının ötesine taşımanın ve Kürdistan merkezli bir kamusal bilinç oluşturmanın zamanıdır. Sivik milliyetçilik, tam da bu noktada, farklılıkları çatıştırmak yerine ortak değerlerde buluşturan bir zemin sunar. Bu yeni anlayış; Kurmancî’yi, Soranî’yi, Zazakî’yi aynı potada eriten bir siyasal armoni olabilir. Ancak bunun için özgür düşüncenin, yapıcı eleştirinin ve entelektüel cesaretin önü açılmalıdır. Liderlerin kutsallaştırıldığı, eleştirinin hainlikle eşdeğer görüldüğü bir yapı, ne Kürt halkını ileri taşır ne de siyasetini olgunlaştırır. Aksine, ifade özgürlüğü Kürt siyasetinin temel dayanağı olmalıdır. Gerçek liderlik, eleştiriden doğar; tapınmadan değil.

Ve nihayet, coğrafya… Kürtlerin yaşadığı topraklar sadece fiziki mekânlar değil; bin yılların bilgisini, acısını ve üretimini taşıyan canlı hafızalardır. Ancak bu hafızayı kapsayan, belgelerle zenginleşmiş, akademik ve görsel unsurlarla desteklenmiş bir Kürdistan Atlası hâlâ mevcut değildir. Bir milletin kendini anlatmasının en etkili yollarından biri haritadır. Toponimiden mutfak kültürüne, yerel kıyafetlerden mimariye kadar her bir unsur, bu atlasın ayrılmaz birer parçasıdır. Türklerin Ege ile Karadeniz’i nasıl ortak bir kimlikte birleştirdiği gibi, Kürtler de Botan ile Dêrsim’i, Mahabad ile Hewlêr’i aynı atlasın renkleriyle bütünleştirebilir.

Bu atlas, yalnızca bir yayın değil; aynı zamanda bir hafıza arşivi ve kimlik manifestosu olacaktır. 100.000 dolarlık bir bütçe ve bir yıllık yoğun bir emekle hazırlanacak ilk sürüm, 40 şehir ve 2000 başlık üzerinden şekillenebilir. Kurmancî, Soranî, Türkçe ve İngilizce dillerinde yayımlanacak bu eser, sadece Kürt gençliğine değil; dünya kamuoyuna da seslenecek bir anlatı sunacaktır. Bu projenin başarısı, ideolojik önyargılardan uzak, bilimsel yaklaşımla çalışan uzmanların emeğine ve halkın sahiplenmesine bağlıdır. Avrupa kültür fonları, Kürt diasporası ya da kitle fonlaması, bu vizyonu gerçeğe dönüştürebilecek güçtedir.

Sonuçta, kürtlük yalnızca Kürtlerin taşıdığı bir değer değildir. O, insanlık tarihine sunulmuş, ama henüz tam anlatılmamış bir hikâyedir. Kürtlerin kendi tarihini yazması, sadece adaletin bir gereği değil, aynı zamanda insanlığın ortak hafızasına bir katkıdır. Bir Kürdistan Atlası, bu hikâyenin sesi, bu belleğin haritası olabilir. Newroz ateşinde birleşen o halk, aslında kendi haritasını çizen bir halktır. Ve bugün bu haritayı, bilimle, sanatla ve fikirle yeniden çizme zamanıdır. Çünkü kürtlük, insanlığa sunulacak en onurlu armağanlardan biridir.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

"Mem Husedin ve Hailo Berto'nun Rojeva Kurdistan kanalindaki ayni isimli sohbetlerinden yapay zeka yardimiyla Mem Husedin tarafından derlenmistir" 


Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page