top of page

Üretimden Yoksun, Tüketici Kapitalist Toplum

ree

YAZAN : Şervan Karduxos


Tarih esasında bir yaşamdır, bu yaşamın en akıllı ve zeki varlığı ise insanoğludur. Tarih boyunca insanoğlu sürekli olarak Ü/ÜY(Üretim/Üretim Yeteneği) ilkesi bağlamında yaşamsal hayvani faaliyetlerini geliştirdikçe hayatta kalmada daha fazla başarı sağlamıştır. Tarih her ne kadar çılgın bir yaşam olsa da ve insanoğlu olarak bu yaşamın birer parçası isek kabul etmeliyiz ki insanoğlu olarak bu yaşamın dünyanın, evrenin, kainatın, kozmik yaşamın(Kuantum) bir toz parçası bile değiliz öyle ki bizler madde ve kuantum dünyasının ötesinde bulunan atom altı parçacıklardan bile çok daha küçüğüz! Dünyanın yaşı bile henüz bir kaç milyar yıllık iken, insanoğlunun yaşı ise sadece 350-250 Bin yıllık yaşamsal bir döngüden ibarettir. Bu 350-250 Bin yıllık döngüden sadece 100 Bin yıl öncesinde neandartel bir hale gelebildik, bugün homosapiens durumumuza ise 50-60 bin yılda varabilmiş durumdayız. Halbuki koskoca evrenin yaşı milyarlarca yıllık iken insanoğlunun bu gelişim serüveni ise düşündürücü!!


Tabi ki de bizler yaşamın ve dünyada ki en akıllı varlıklarız! Zira bize bahşedilen akıl/irade/düşünme/ yetisi hiçbir canlıda yoktur buda bizim için diğer canlılara ve dünyaya hükmetmek için yeterli bir sebeptir!! Bundan dolayıdır ki insanoğlu esasında gelişimi esas alan bir varlıktır bu gelişim ise tamamen fizyolojik, zihinsel, manevi(Bilgi, Rehberlik, Vicdan, İlke) bağlamında bugün ki döngüsüne gelmiştir. Bu döngüyü esas alan farklı bir merkez ise yaşamsal faaliyetlerimiz içerisinde belirgindir, nedir bunlar? Ü/ÜY dengesi diğer bir deyişle Üretim/Üretme Yeteneği. Bu tek esasında iki temel son 500 yılda inanılmaz işlere imza atmamızı sağlamıştır. Tarihsel bağlamda hangi yılda neler gerçekleşti, neler oldu gibi konulara girmeyeceğim(onları daha sonra detaylı bir şekilde ele alacağız).


Ü/ÜY Dengesi:


Bu dengeyi anlamak için şöyle bir örnek vererek bu döngüyü daha iyi kavrayabiliriz.


Benim güzel bir çiftliğim var ve bu çiftlikte;


5 inek


5 koyun


10 Tavuk var bunlara biz Ü(üretim) diyeceğiz. Bunlara sahip olan ben ise ÜY(Üretme Yeteneği)'imdir. Şimdi ben üretme yeteneğine sahip olduğum için hayvanlarımın

bakımı, ihtiyaçları, aşıları vb... ile ilgili durumlar ile ilgileneceğim hayvanlarım ise bana süt ürünleri vermek ile ilgilenecektir yani üretecektir! Hayvanlarımın bakımlarını yaparak esasında üretme yeteneğim sayesinde üretimden faydalanacağım, ben bundan faydalanırken hayvanlarımda doğal bir biçimde kendi üretim doğaları sayesinde sürekli bir gelişim sağlayacaklardır. Bu sayede iki tarafta(Ben/Hayvanlar/Çiftlik) bir Ü/ÜY merkezi haline geleceğiz.


Ü/ÜY eğer ki dengeli bir durumda değilse bunun aksi hali olan tüketime geçmiş oluruz buda bizim ÜY(Üretim Yeteneği) dengemizi zayıflatır böylece üretimden faydalanamayan sürekli doyumsuz bir şekilde hayvani bastıran bir hayvana dönüşmüş oluruz. Tüketim Çılgınlığı beynimiz buluna Limbik Beynin hemen üst kısmında, beynin ortasındaki Haz Merkezidir. Beynin bu merkezi tamamen tüketime odaklı olduğu için sürekli bir tüketim ihtiyacı hisseder, doyumsuzdur bireyi salyası akan bir zombiye dönüştürür birey sürekli tüketmek ister ne tüketeceğinin farkında olmadan!!


Ü/ÜY dengesini kaybeden birey,kurum,şirket,toplum,uluslar sonu gelmek bilmeyen bir tüketim zinciri ile ellerinde ki bütün verimlilik sağlayacak kaynakları tüketerek kısır bir döngünün içerisinde gidip gelir. Bu döngü İlgi odağı perspektifi ile bir paradigma oluşturur eğer bir ülkede Ekonomik bir kriz yaşanıyor ise o ülkenin ulusu tüketim çılgınlığının verdiği haz ile bu durumun dış güçlerden(aslında böyle bir şey yoktur) kaynaklandığını, ülkelerinin tehdit altında olduğu bir bilinç ile saldırgan bir tavıra geçer. Şunu hepimiz kendimize itiraf etmeliyiz, hepimiz birer tüketim çılgınlığına bürünmüş zombileriz! İster kabul edelim veyahut etmeyelim eğer ki paradigmamızda bir dönüşüm istiyor isek belirli olgulardan vazgeçmeyide bilmeliyiz aksi takdirde Tüketim Çılgınlığı bandındaki çarkın içinde sıkışarak bütün bedenimizi kan revan içinde bırakırız. Ne var ki toplumsal hareketlerde esasında bir tüketim çılgınlığının sonucunda başarısız olur. Kapitalizm çarkı bizi tamamen tüketen bir varlığa dönüştürmüştür. Nasıl olurda atalarımız sürekli bir Ü/ÜY dengesi ile yaşarken bizler tüketim çılgınlığının verdiği hazların içinde bir zombiye dönüştük? Kapitalizm'in faydalarınıda es geçmeyelim tabikide bize muazzam faydalar sağlıyor lakin bu bizi tüketici bir topluma dönüştürdüğü gerçeğini değiştirmez.


Bazı uluslar geniş başarılara sahip olurken, diğer uluslar neden bu başarıyı sağlayamıyor? A ulusu ile B ulusu arasında ki fark A ulusunun daha zeki, kültürlü, zengin olmasından mı kaynaklı yoksa Ü/ÜY dengesini sağlamasından mı? Şüphesiz sorunun netliği kadar cevabı da nettir!!


Bu yüzden Toplumsal Hafızayı diri tutmak mesele değildir. Zira toplumsal hafıza sadece geçici bir başarı sağlarken esas başarı toplumsal hafızayı sağlayacak Ü/ÜY dengesini sağlamaktır. Bu sağlanmadığı sürece bir ulus yoktan var edilemez aksine varlıklı bir halden yokluk bandına düşürülür buda bir ulusun tarihsel bağlamda yok olması demektir. O ulusun ne kadar zengin bir kültüre sahip olmasının hiçbir önemi yoktur bu ilke karşısında!




Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page