top of page

ALEVİLİK’ E GİRİŞ VE YAKLAŞIM YÖNTEMİ/ ELE ALIŞ BİÇİMİ


ree

Yazan : Xozano


Alevilik üzerine yapılan araştırma- incelemeler son 50 yıllık süreci hesaba kattığımızda, mitolojisi, kutsalı ve bunun Alevilik’ de yeri ve önemi, kullanılan kavram ve kelimelerden, pek çok şeye kadar bu ürünlerin sayısı azdır diyebilirim. Sadece bilgi açısından yazılan kitaplar yanında dönemin sosyo- politik ve solculuğu ekseninde, Alevilik konusuna daha çok bilgi ekseninde yaklaşılmıştır. Tartışmalar bu yüzden belli başlı konular üzerinde kalmıştır ve sığ bir kulvara da itilmiştir. Elbette o şartlarda kitap yazmanın zorluğu bir tarafa, sahip olunan inancı kaç yazar kayıt etmeyi düşünmüştür bilemem. Bugün görüyorum ki Aleviliği din ekseninde yorumlayabilecek kitapların eksikliği gözüme çarpıyor. Neden bir Mircea Eliade çıkaramadık diye düşünmüyor değilim. Sözlü kültürü kayıt etmemiz bile başlı başına bir yenilik ve kutsalın içeriği akademik alanda yorumlanmamış olunsa bile, gizli bir hazine kayıtlı kalıp bir gün biri mutlaka akademik okumasını da yapacaktı. Ayrıca, Mircea Eliade, din tarihine psikolojik bakış açısıyla katkı sunmuş bir din tarihçisidir. Bugün Alevilik üzerine böyle yaklaşabilen kaç yazar vardır diye sormak gerekir. Bu yüzden zamanı gelip geçen bu bakış açısından hareketle, mitler üzerine, gerek Aleviliğin kutsal hiyerofanileri üzerine de çokça yazmamız ve sistemli bir şekle koymak gerekmektedir. Ve hatırlatmak gerekir ki Alevilik, yazılı kültürden çok sözlü kültürden beslendiği için bu alan da ihmal edilmekte ve Aleviliği sürekli bir şekilde belge, kaynak yönünden anlatma veya belgesiz olmayacağı, anlatılamayacağı şeklinde negatif fikirlerin bir algısı da vardır. Sözlü kültürü anlamadan, yazılı kültüre nasıl geçilebilir diye bir sormak gerekir bu belge fetişizmine tutulanlara. Ayrıca, bugün bir Kemalizm savunucusuna, nasıl ki Dersim soykırımını sadece belgeler ekseninde okumaya çalışıyor ise, Kürdler de belge fetişizmi yüzünden bilgi ve bilinci birbirinden ayırt edememektedir. Belge fetişizmi belgeler de yok olmak olmamalı tersine olarak ortaya çıkacak -mantıklı/ mantıksız fark etmeksizin- bilgilerle bilinci ortaya sermek olmalıdır. Bilgiler ayırt edilmelidir. Sözlü kültür ve yazılı kültür bu yüzden birbirinden beslenmesi gerektiği kadar, verilerin azlığı da göz ardı edilmeden bir taraf diğer tarafa suçlama yapmamalı ve nesnel eleştiriye odaklanmalıdır.


Alevilik, kimliğin ötesinde bir dindir. Mitolojisi üzerine düşünen kaç kişi var diye sormak gerektiğinden, bu inanç / din üzerine nitelikli yazan çok az kişi olsa da, önemli çalışmalar da mevcuttur

Aleviliğin tanımını yapabilmeyi, kelime bazında başlatmak isterim. Ali' ye bağlamak için ortaya çıkan Alevilik kelimesine karşılık aynı kelime ile bir eleştiri sunmak istiyorum ( aynı zehirle ortaya çıkan bir panzehir). Çünkü kelimeler ayrı bir “mânâ” ya sahiptir. Alevilik kelimesi 19. Yüzyıldan önce kullanılsa da bu ayrı bir çalışmanın konusudur ( Yalçın Çakmak’ ın, Sultan’ın Kızılbaşları kitabını inceleyebilirsiniz).


Yoğunluk olarak 19. Yüzyılda İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından Alevilik, Ali’ ye bağlama ve oradan İslamiyet’ e/ Türkçülüğe ekleme çabasıdır. Daha sonra da Kemalist Türkçüler tarafından kullanılıp, Türkçü tezler üretilip bugüne kadar getirilmiştir. Türk ve İslam sentezi demem gerekir, bu rolü oynayanlara. Asimile etme, yok etme amaçlı kullanılmıştır. Ancak bu kullanılma amacında da tarih hükmünü vermektedir:


Öncelikle biz de ki kullanımına bakalım. Bizde ki kartal kelimesi “Oli” kelimesine karşılık gelir. Yüksekte uçan bir kuşa bu isim verilmiştir. Ve neden? Aynı zamanda “Ya Ali” söyleminde de bulunmaktadır. Yani 'Yüce’ biri olarak görülen Ali. Bu Ali kimdir ve nerde nasıl ve niçin yaşar sorusuna ise başka bir yazının konusu olacağı için girmek istemiyorum.


Oli/ Kartal ilişkisinde, kartal keskin gözlere sahiptir; avını derinden izler; hakikatin keskinliği bu gözler gibidir. Göz/ İlah ilişkisi kurulmuştur. Göğün egemenliği / izleyiciliği bir kuş ile de somutlaştığını, anlaşılabilinir, hissedilebilinir alana çekildiğini düşünüyorum. Ve bu da Gökten aşağıya doğru izleyen bir tanrısal güce işaret etmektedir. Gök ile yer arasındaki birleşimi simgelediğini düşünüyorum. Elbette, gök ile yeri birbirine bağlayan başka kutsal ifadeler/ alanlar da vardır. Burada ise bir kuş türü üzerinden ele alınmıştır. Somutlaşmış biçimidir. Kartal bu yüzden yerle göğü birbirine bağlayan bir aracı şeklinde somutlaşmış bir tanrısal ifadedir. Veya yerle gök arasındaki dua; mektup taşıyıcısı.


Ali kelimesi ise aslında tarihsel olarak İslamiyet’ ten önce kullanılmıştır. Kenan Yaratıcı Tanrısı Eli gibi ( Michael, Azrail, İsmail gibi bileşik isimlerde yer almaya devam etmektedir). Hattilerde ELI (yer zarfı ), üzerinde, üstünde, yukarısında, ELLU(M ) (sıfat), hür, özgür, serbest, ĒLŪ, ELENU, ELĪTU = sarazzis (yer zarfı), yukarı, yukarda, en üstte. Fransızca élite, seçkin, seçilmiş, bu sözcük Fransızca élire “seçmek” fiilinden türetilmiştir. Bu fiil Latince aynı anlama gelen eligere, elect- fiilinden evrilmiştir. Ali Kemal Yıldırım ise şöyle demiştir: M.Ö. 3000- 2500 yıllarında İskitler’ de Ali ve Ala’ ya dönüşen Arya ( T. Sulımırskı) İncil’ de ‘ yükselme’ anlamına gelir. ELİ Samuel’ in kitabında başrahip ünvanı: M.Ö 597 yılındaki sürgün sonrası ile M.S. 70 yılında ikinci tapınağın yıkımına dek). Eljah, Elisha, Eliezer, Elimelech, vb. isimlerin kısaltılmış hâli olarak Eli “benim Tanrım” anlamına gelir. Semitik El İncil’ de İsraillilerin de Tanrısı olarak geçer. Hebrew İncil’in de geçen Eli isminin Arapça karşılığı Ali olup “ yüksek”, “ yüceltilmiş” veya “ şampiyon “ anlamlarına gelmektedir. ZatÂliniz, Devlet-i Âlî Osmaniye. Kurmanci’ de ELİ, Zazakî’ de OLİ, Türkçe’ de olur ULU. HAK, ELİ ve HIZIR üçlüsü. Ruh Göçü ( Enkarnasyon). İSA gibi dirilen ALİ ve MEHDİ.


Ali kelimesinin sadece Alevilik de olmadığını görmekteyiz. Bu kelime biz de kültürel bir değer altında yeniden yorumlanıp şekillenmiştir. Bize Alevi diyenlerin bize tarihin kapısını da açtığını görmekteyiz. Bu zehre karşı aynı maddeden çıkan panzehirdir. Elbet, sadece kelime üzerinden Aleviliği anlatmak yeterli değildir ve lâkin eski ( ilkel olmayan ilkler) dönem insanının kelimeye yüklediği anlam ve mânâyı, düşünce biçimlerinin modern insan gözüyle yorumlamak biraz yetersiz kalmaktadır. Ki öyle kelimeler mevcuttur ki, dünle bugün arasında tarihsel bütünlük sağlar. Kelimelerin gücü hafife alınmamalı. Ve ayrıca “modern insanın” anlayamadığı bir sorun da şudur: Tarihin rasyonalizasyonu karşısında günümüze gelen Kürd Aleviliğinin bu erozyon karşısında etnik kimlik, dil, kültür ve gelenek olarak ayakta kaldığı ve bugün bir kelime ile geçmişe ulaşmaya çalışmamızın sebebi de budur. Bazıları kelimeler ile çıkılan yolculuğu zorlama veya çok tuhaf görebilir. Ancak bir kelimenin nasıl bir tarihsel bütünlük olabileceğini bu kendine okudum diyen entelektüel camia, derinlik süzgecine daha düşmemişlerdir.


Somut veriler önemli olduğu kadar soyut düşüncenin yarattığı “ bireyin ve toplumun “ düşünce ve eylemi de o kadar önemlidir. Bu yüzden sözlü kültür de faydalanılması gereken bir olay ve olgudur. Ve bunlardan bir imkan doğurmaya çalıştığınızı düşünün. Yorumlama imkan alanı kısıtlı. Ne yapardınız? Belki de yorumlama da yetersiz kalma sorunu burda başlıyor ve çabucak yazılı belgelere başvuruluyor. Yanı başımızda ki sözlü kültür unutulacak şekilde ihmal ediliyor ve var olunan ideoloji üzerinden daha da karmaşık hale sokuluyor.


Ali kelimesinin eski bir kelime olduğunu artık biliyoruz. Kesin olarak şu dilden gelmiştir demeyi uygun bulmuyorum. Çünkü şöyle bir örnek de vardır: Hind Avrupa kökenli Ghebh-el : baş, üst anlamına gelmektedir. Kurmancî de Hêlîn yuva; Aylo, Eylo, Elih, kartal demektir. İngilizce de Helyo (Sol) güneş demektir. Köken olarak Sol/ Solo’ dan gelen ( whole: evrensel) Yunanca Holos ( Kurdî; hetav ve hor- asan) , evrensel, Katholicos, evrensel, bölünmemiş, klise, noel, Hristiyan ve noel baba anlamlarına gelmektedir Arapça’ya da Jâselîq ( evrensel, bir rütbe, katolik klisesi) olarak geçmiştir. Persçe’ ye de aynı kelime katolik rütbesi olarak geçmiştir. Helios Yunan’ ların Güneş Tanrısı ve Güneş’ in kişileştirilmiş varlığıdır.. Bugün ki bizim Kemah Kurmancî diyalektiğimiz de kartal’ a Oli demekteyiz. Bu Zazakî' nin bir etkisidir.


Yukarıda din kelimesine biraz açıklık getirerek girişi biraz daha ilerletelim. Din kavramı kullanılmalı mıdır veya kullanılmasında bir sakınca var mıdır? Alevilik, Yezdanizmin bir mezhebi olarak görülüyor veya daha genel tanımıyla Rêa Haq dinlerinin içinden günümüze gelen tortuları olarak. Bakur’ da ki Kürd Aleviliğini, Yezdanizmin ( ve başka dinlerin) etkileri ile birlikte ayrı bir sisteme oturduğunu düşünerek Erzincan, Sivas, Dersim, Maraş ve diğer Kürd Alevi illerinde yeniden bir din şeklinde oluştuğunu düşünüyorum. Çünkü bin yıl süre zarfında gelen tortular sadece tortuları ile mi kalacak idi? Coğrafyanın şekli ve yorum tarzı ile kendine başka bir form bulup devam edeceğini düşünürsek mezhep kavramı veya tortu şeklinde ifade etmenin yetersiz kalacağını düşünüyorum. Xızır kavramının bile coğrafyanın etkisi ve sertliği yüzünden “su simgesi üzerinden karaya oturan bir gemi” olarak düşünebiliriz. Dinin başka bir evreye geçişidir bu. Alevilik kelimesine karşılık Rêa Haq tanımı ise yeni bir tanım olarak karşımıza çıkıyor. Ve hatta bu kavram özüne daha yakın olabilir veya olmayabilir sorusu yanında, modernizenin hüküm sürdüğü bir dünyada ayakta kalma mücadelesi şeklinde düşünebiliriz. Ve ayrı bir çalışma konusu olarak ele alınmalıdır.Ve ayrıca din kavramı kötü bir kavram değildir. Nasıl kullandığımıza göre değişen bir süreçtir. Gerek Türk İslam gerek ise Şia’ nın ( Şiî) baskıcı ve yok edici perspektifleri ve ayrıca - Kürd Müslümanların da düştüğü bu hatadan dolayı-, din kavramı tercih edilmemektedir. Halbuki din çalışmaların da ilerlemiş batı literatürüne göre konuşursak Alevilik bir dindir- . Doğu literatürüne göre Aleviliğin yaşadığı bölgelerde ise bir Şeytan. Bağımsız okuyabildiğimiz de ise doğu literatürüne göre bir okumayı, ve diğer doğu dinlerini incelediğimizde bir dindir. Egemen dinler tarafından kabul edilmeyen, edilmesi istenmeyen bir dindir. Neden acaba? Kuran' ın Kâfirûn sûresinin tamamını okuduğumuzda ve 6. âyeti özellikle şunu demiştir: Sizin dininiz size, benim dinim de banadır. Yani İslamî bakışla baktığımız da, müşrik veya hak din olarak görülmeyen dinler dahi “din “ olarak görülmüştür. Tabi her ne kadar diğer bir inanç din olarak görülse de eyleme baktığımız da dinlerin, İslamiyet’e engel teşkil etmeyecek şekilde asimile veya yok etme planına gidildiğini de göz ardı edemeyiz. Din tabirinin anlaşılması için bu örneği Kur’an dan vermek istedim.


Din kavramı denilince akla, ibadet, namaz, ezan gibi kelimeler gelebilir. Siz ibadet dersiniz, Alevilik de bu kelimenin karşılığı olarak değil, ayrı bir kelime olarak seçilebilecek bir kelime muhabbet, bağlanmak vb. denilebilir. Veya ibadet denilmesi de bu inancı egemen din bakışına sokmaz. Cem’ e ibadet denilmemesinin diğer bir sebebi ise egemen din ve baskıya uğrayan, ezilen veya yok edilmek istenen din üzerinden okumaya çalışırsak, bazı Alevilerin neden ibadet kelimesini kullanmak istemediğini anlayabiliriz. Egemen din süreklilik olarak daha spesifik olarak ilerleyip gelişebilirken ( kurumlaşma) ve ezilmek gibi bir durumu yok iken; yok edilmek istenen diğer dinin böyle bir durumda olmadığını ve egemen dine bir tepki olarak doğduğunu, tepkisini, varlığını ortaya çıkarmak istediğini de kavramak gerekir. Bu bakış açısı egemen din ile yok edilmek istenen veya bastırılmak istenen dini birbirinden ayırır.


Alevilik’ de Cem/ Civat giredan/ Civat dike, denilir. Hem muhabbetin hem de inancın bağlandığı kutsal alan. Kısaca şunu da belirtmem gerekir: Ortak bir alanda yaşanılan tecrübe ile kişiye özgü yaşanılan tercübe/ ruhsal boyutu da ayırt etmemiz gerekir, ikisi bir çelişki değildir, birbirini tamamlayan, farklı ifadenin birlik içindeki yorumudur. Veya, tecrübe edilen iki kutsal alanın birbiriyle zıtlığı olmadan birbirinden bağımsız davranması.


Ortak alanın ve kişiye özgü alanın belirlenip kayıt edilmesi ve yorumlanması da bize Aleviliğin kutsal boyutu hakkında bilgi vereceğini ve göz ardı edilen bir konu olduğunu düşünüyorum.


Din kavramı denilince sadece akla sizin anladığınız kelimeler gelmesin. Din kelimesini belli bir sisteme ve hiyerarşik düzene sahip olduğu için bu kavram içinde yorumlanabilir demeye çalışıyorum. Ve din kavramı içinde Alevilik de kendine has üslup/ kelimeler ile de ifade bulmalıdır. Namaza veya ezana karşılık başka bir kelime aramayın. Aleviliğe ait kelimeler arayarak bir din tanımı yapılmalıdır. Bu da bir inancı yorumlamanın ne kadar zor bir iş olduğunu ve kesin hükümlerden uzak kalmanın ifadesidir.


Ayrıca egemen ve otokratik sistemlerin hükmetmek ve yok etmek bakışını düşündüğümüzde, Alevilik bir din olarak görüleceğine aşağılayıcı, küçük düşürücü, yok edici ifadeler veya yetersiz okuma ve yetersiz düşünme yüzünden bir şekilde dinsiz/ şeytan/ mezhep/ kültür/ Neolitik dönem inancı filan şeklinde uzayıp gitmektedir. Çünkü kimse başka bir dinin yükselip kendisine hükmetmesine razı değildir. Din ekseninde egemen olmak tercih edilendir. Alevilik diye bir dinin dünyada tercih edileceğini bilemem. Ayrıca Alevilik misyoner olmaktan uzak, evrensel bir bakış ile ve modern kelimeler ile de açıklanabilecek bir aydınlığa sahiptir. İnsanlığa katkı sunabilecek önemli bir din iken. Neden diğer dinler seçilmektedir? İnsan savaşın ta kendisidir, çünkü. Ve daha acımasızdır. Ve acı hükümler verir. Barış, şu hakkı bu hakkı...sadece bir aldatmaca idir.


Peki din için gerekli olan nedir? Dilşa Deniz' in çalışmasından bir pasaj aktarmak istiyorum: "Rê/Raa/Yol, ayrı, müstakil bir inançtır. Bir inancı ayrı, bağımsız bir din olarak tanımlamak için gerekli tüm kriterlere sahiptir. Bu konuda Durkheim bir dinin din sayılabilmesi için bazı kriterler belirler. Bunlar bir dinde kendine has birden fazla süpernatural/yani doğaüstü varlığın olması gerektiği, bunlar arasında da bir koordinasyon ve aşamalı/hiyerarşik ilişkinin olması, onu diğerlerinden ayıran özgün yanlarının olması, yani farklılaştıran özelliklerinin, kendine özgü ritüellerinin olmasını onu ayrı bir din olarak tanımlamayı gerektirdiğini söyler. Ayrıca konfederatif bir yapının da olması gerektiğinden bahseder. Bu tanıma bakıldığında bütün bu özellikler bu inançta vardır. Bu yüzden İslam'ın bir mezhebi olarak tanımlanma ilişkisi bu anlamıyla doğru değildir. " Emile Durkheim’ in Dini Hayatın İlkel Biçimleri kitabını inceleyebilirsiniz.


Ayrıca Kürşat Demirci’ nin ifadesine göre bir din de bulunması gerekenler: Tanrı; Kutsal (Sacred); Ölüm sonrası hayat; Kurban ( Daha spesifiktir. Kısmen ritüelin içinde kısmen dışında) ; Ritüel ( Pax deorum) ; Axsis Mundi/ Kutsal Alan ( Sacred Profanum); Ahlak. Bunların hepsi de Alevilik de vardır. Ayrıca, Mircea Eliade de “Kutsal Ve Kutsal Zaman” Kavramı, Münir Yıldırım’ın makalesini kutsal tanımını anlamak için inceleyebilirsiniz.


1.Günümüz kullanımında Xweda/dê, Homa ( eski kullanımlar da Roj, Xang, Kal ve hatta Yağmur/ Bereket Tanrısı olarak düşündüğüm Baran kelimesi yanında başka kelimeler de mevcuttur. Ayrı bir çalışma konusu olarak hazırlamaktayım. İlahların soyuttan somut alana geçişi olarak düşünebilirsiniz). 2. Birden fazla doğa üstü varlıklar/ Süpernatural varlıklar: Xizir, Bavo Duzgi, Bavo Munzir, Bavo Gurgur.. ve daha pek çok kutsal ifade ( yasaklar, günahlar, iyilikler..) Kutsal, “dinin içerisindeki bütün fenomenleri birbirine bağlayan ana çatıdır” . 3. Cennet ve Cehennem anlayışı bu dünyada aransa bile ruh düşüncesine ve devri daim düşüncesine sahip olduğu için bir öte dünya anlayışı/ kamil olma düşüncesi vardır. Bir inancın öte dünya anlayışına sahip olabilmesi için cennet, cehennem kavramına sahip olması gerekmez. 4. Kurban anlayışı vardır. 5. Ritüeller gerçekleştirilir ( Ritüel, rta kavramına da yakındır. Civat/Cem vd. ritüeller) 6. Kutsal alan/ Axsis Mundi vardır ( Teofani, tapınak, yukarı ile aşağıyı birleştiren özel alanlar/ buluşturan merdivenler). 7. Ahlak anlayışına sahiptir. Ve buna göre kuralları/ hiyerarşik sistemi vardır. 8. Belli ve gizemli bir hiyerarşiye ve konfederatif bir yapıya sahiptir.


Etnik kimlik, dil, kültür ve gelenek ve insan arasında bir sistem oluşturulmuştur. Gök, doğa, insan ilişkisi etnik kimlik, dil ve inanç birleşimi ile kendini ifade etmiştir. Bir inanç kimlik ile şekillenir. Ve kimlik inanca yön verir. Bir inanç kendini dilde somut hâle bürür.. Heidegger'in ifadesiyle "varlığın evidir", dil. Bu yüzden Alevilik’ i zorlama bir ifade olarak etnik kimlikten uzak tutmak da, hem doğanın ve dünyanın kanununa aykırıdır. Dışardan üretim ile üretilmiş bir millet, kendi üretimini sağlayamaz. Türk- İslam sentezi veya Kürd Müslümanların bakışındaki egemen düşünce de burada yatar. Kürd Müslümanları bu yüzden Alevilik’ i anlamakta zorlanıyor. Oysa ki Aleviler kendi üretimi sağlayan/ sağlayabilecek ve moderniteye ait kavramlarla bağlantı kurabilecek bir sistemdir ( Bike, bixwe, bide : yap, ye, paylaş felsefesi) Yukarıdaki maddeleri ayrıca başka bir yazı da açıklamak gerekir.


Aleviliğe girişi yapabilmemiz için bir inanca nasıl yaklaşacağımızı bilmemiz gerekir. Yöntem ve ele alış biçimi bu konuda önemlidir. Sadece yol çizmek değil, yolun sistematik bir şekle de bürünmesi gerekir. Ve temelin oluşturulması gerekir. Ayrıca başka dillerden yapılacak karşılaştırmalar yanında başka dinler ile yapılan kıyaslamalar bize fikir sunabilir. Ve hatayı en aza indirgememizi de sağlar. Köken araştırmasını yaparken bir noktaya takılmaktansa bunun yerine türler arası bir araştırma ile kıyaslama ( betimleme, dil bilim, tarih bilim..) yapmaya çalışırken birbirleriyle ilgili fikir ve düşünceleri arasında bir bağ kurarak bir bütün hâline koyup -sentez- gözlemlerini tekrar kıyaslayıp çıkan sonuçları, kutsalın içeriğini anlamak açısından daha faydalı buluyorum. Mircea Eliade' yi burada yad etmeliyim.


Alevilik’ i yöntemsel olarak dar bir alandan geniş bir alana çektiğimiz de, yol sistemleşecektir ve kendine yakışır olanı kabul edecektir. Bu da, ne zamandır hasret kaldığımız derin bir Alevilik okumasının bize kazandıracaklarıdır. Ve bu yazının devamının da geleceğini belirtmek isterim. Kapsamlı ve ayrıntılı bir konu olduğu ve şuraya buraya yaftalayıp geçiştirilemeyeceği için bu araştırma- inceleme yazısına sığdırmak da güçlük çektiğimi itiraf edip yazımı burada bırakayım.

 
 
 

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page