Kova Çağının İzinde Kutsal Bir Doğum.
- Hevi Akademi
- 26 Eyl
- 4 dakikada okunur

Yazan: Zanyar ALTUN
Yıl 2026. Göğün rengi değiştiğinde ses de değişmişti; yıldızlar yerinde, aralarındaki sükût bambaşka bir tınıdaydı. Roni bu tuhaflığı önce yorgunluğa verdi; kuzeydoğuda “bir anlığına ters nefes alır gibi” kısılan parıltıları görünce Ronmî’ye, oradan Nûmî’ye gitti. Üçü, göğün dilini en iyi okuyan Stî’ye varınca Hevedan 21-D’nin ılık toprağı ayaklarının altına serildi. Stî, evinin önündeki Yaşam Ağacı’nı işaret etti; kabuğundaki çatlaklar sanki kadim bir yazıyı saklıyordu.
Bohçasından kat yerlerinden ışık sızan küçük bir kâğıt çıkardı; içinde incecik bir armağan ve kısacık bir mesaj vardı. Kâğıdı Nûmî’nin avucuna bıraktı, ardından kenarında mavi halka titreşen siyah bir kapsülü uzattı:
— Peyamgerdûn. Evrenler arası sözün tercümanı. Zaman kapısı açıldığında sesi hizalar, dedi. Sonra Nûmî’nin kulağına eğilip fısıldadı; sözleri kısa, yükü ağırdı: “Oraya varacak, kutsal doğuma rehberlik edeceksiniz.”
Roni, Ronmî ve Nûmî başlarıyla onayladı. Sterkvan hazırlandığında ateş böceği gibi parlayıp karanlığın zarını yırttı. Yol, göğe değil hafızaya açılıyordu; zira Stî’nin dediği gibi “Teşîyon Prime’da yol sesle değil, hatırla çizilir.”
Sterkvan Gıre Mıraza’ya İlk İnişi
Gün batımında Gıre Mıraza’nın (Göbekli Tepe) taş halkalarına indiler. Sterkvan’ın penceresinden Zagros’a bakan Nûmî, onlarca kez şahit olduğu ufukta bu kez başka bir şey gördü: sütun gölgeleri batıda görünmez bir çemberin izine değip çekiliyor, çemberin merkezi Yaşam Ağacı’nın yerini işaretliyordu. Koşarak merkeze vardılar; kimse yoktu.
— Doğum olmayacak mıydı? diye fısıldadı Ronmî.— Henüz değil, dedi Nûmî. — Şafakla olur. Şîlan’ın sancıları daha yeni. Nemrut’un eteklerinde, Fırat’a bakan bir köyde; önce ona varacağız.
Köyde saat sekizi geçmişti. Avluda tandır kokusu sönük bir iz bırakmış, akşam iyice inmişti. Şîlan sofrayı hazırlamış, Mîrza’yı bekliyordu; kapıda beliren Nûmî, Ronmî ve Roni’ye sevincini uzanacakken sancı geldi, dizlerinin bağı çözüldü. Ronmî onu kavrayıp kanepeye oturttu:
— Nûmî, Rewşan’ı çağır.— Roni, Mîrza’yı bul.
Ronmî şeffaf levhayı (tarayıcıyı) açıp karnın üzerinde gezdirdi; görüntü katmanları açıldıkça yüzünde ince bir gölge belirdi: bebek ters pozisyondaydı. Şîlan’ın gözlerinde kıpırdayan kaygıyı görünce levhayı indirdi:— Her şey yolunda; nefesinle yürüyelim.
Az sonra kapı açıldı; Mîrza ile Roni içeri girdi. Rewşan ve Nûmî de yetişti. Ronmî bakışla tarama sonucunu aktardı; Rewşan anlayıp hiç oyalanmadı:— On bir bilge kadın çağrılsın; üçü buraya, kalanı Gıre Mıraza’da hazırlığa.
Şîlan’ın avucunu avcuna aldı:— Korku yok. İnce bir iğne ile ağrının sivrisi diner; nefesin, sular gibi yol açar.
Gece derinleşirken Nûmî, kapıdan kapıya birer yıldız toplar gibi bilgeleri topladı. Üç bilge kadın eve girdi; diğerleri Gıre Mıraza’da çemberin yerini aldı. Sonra Sterkvan bir kez daha yükseldi: Rewşan, Şîlan, Mîrza, Roni ve Ronmî; dışarıda taşın, içeride sözün beklediği o daireye doğru.
Taş odada hava, uykunun en derin yerinde tutulmuş bir nefesti. Şîlan dairenin merkezine alındı; on bir bilge kadın çemberini tamamladı. Peyamgerdûn’un halkası çok kısık bir titreşime geçti; Teşîyon Prime’dan gelen eşzaman, odanın taş harflerine denk düştü. Rewşan, avcunu Şîlan’ın avcuna koydu; sesi su gibi taşın eklem yerlerine yayıldı:
— “iro roj roja meye.”Çember tek ağızdan yankıladı: “iro roj roja meye.”
Ardından ilk bilge kadının dörtlüğü taşın iliğine bırakıldı:
“Roja me derket li serê çiyan
Tîrêj a xwe da erd û zêviyan
Hêsirê çavan çû em tev keniyan
Rabin dîlan ê roj roja me ye.”
İkinci bilge devraldı:
“Gul û sosin vekir her alî sor kir
Mizginiya xweşiyê ji me ra diyarî kir
Riya şoreşê em zû hişyar kir
Rabin dîlane roj roj a me ye.”
Üçüncü bilge niyetin omurgasını kurdu:
“Armanc a me yek e birayê hev in
Aştî dixwazin tev heval bend in
Hevalê rojê dijminê şev in
Rabin dîlane roj roj a me ye.”
Dördüncü bilge korkunun kabuğunu kırdı:
“Tirs û lerz neman ...
Li erd û ezman girmînî daxin
Kesk û sor û zer yê li herder bilindkin
Rabin dîlane roj roja me ye.”
Rewşan eşiği yeniden yokladı: “iro roj roja meye.” Ve bütün sıra aynı düzenle ikinci kez söylendi; oda ısındı, nefesler sancıyla değil ritimle buluştu. Rewşan bir kez daha: “iro roj roja meye. ”Üçüncü ve son kez ilahi döndü; artık kelimeler değil, kelimelerin ardındaki sükût konuşuyordu.
Tam o anda, Kürdün ince hançeri gibi ilk tîrêj kapı eşiğinden içeri süzüldü; sütunların arasından geçip dairenin merkezine düştü. Işık Şîlan’ın alnına değer değmez doğum kendiliğinden başladı; beden, ritüelin içinden hiç zorlanmadan kendi yolunu buldu. Ronmî’nin levhasına gerek kalmadan anlaşıldı: Roda dönmüş, kapı içerden aralanmıştı.
İlk ses —Roda’nın sesi— taşın iliğine işledi. Peyamgerdûn’un mavi halkası bir an için kesintisiz çizgi oldu, sonra sükûna erdi. Rewşan, sabahın en ince yerinden geçen bir fısıltıyla mühürledi:— “Roj me hilda — 'Roda' ". Güneş ilk harfinden doğdu.”
Nûmî, Stî’nin emanet ettiği kâğıdı açtı; içinden minik bir güneş tohumu — kehribar damarlı sarı bir çekirdek — çıktı. Tohum, Yaşam Ağacı’nın iki kökü arasındaki dar aralığa bırakıldı. Taş oda bir an nabız attı; dışarıda Zagros, yeni çağın ilk soluğunu içine çekti — ama takvim henüz mühürlenmedi: bu soluk bir eşikti. Yıl 2026 idi; yirmi bir yıl sonra, 2047’de Kova kapısı bizzat açılacak, su kendi yatağını değiştirecekti.
Roni, Ronmî ve Nûmî başlarını kaldırdılar; gökyüzü yeni bir alfabe ile dizilmişti artık ve harflerin ilki yüksekte parlıyordu: R. O an anlaşıldı: çağların arasındaki geçiş bir uçurum değil, sabrın ışığında biçimlenen bir eşiktir. Kova’nın nefesi şimdilik hazırlık nefesiydi; 2026–2047 arasında bir eşzaman büyüyecek, fazla olanı usulca çekip alacak, geride kalan öz yönü gösterecekti. Yön önce içeride kurulur; içeride kurulan yön, dışarıda bir dağın alnına — Zagros’a — güneşin ilk adını ezberleti.
Peyamgerdûn’un mavi halkası sönük bir ışıkla kapandı; ama yol kaldı. Teşîyon Prime’a dönüşte bu haritayı kâğıtla değil, zihnin topografyasıyla çoğaltacaklardı; çünkü bilginin en parlak mürekkebi ışık, ışığın en sâdık kâğıdı kalp, kalbin en sahih yazısı ise bir çocuğun ilk sesidir. Roda, sabahın ilk tîrêj’ini yüzüne alırken taş oda sükûtu bir mühür gibi sakladı.
Ve bilindi: Kova henüz kapıda; 2047’de eşiği bizzat aşacak. O gün geldiğinde su, taşın yazısını yeniden okuyacak; biz de dönüşte, Teşîyon Prime’ın haritasını ışıkla kopyalayıp insanlığa anlatacağız.
Devamı var: Kova’nın Başlangıcı — 2047.




Yorumlar